25 Aralık 2011 Pazar

KALEMLE YAZMAKLA OLMUYOR, GEL ERKEK ERKEĞE KONUŞALIM!



Eskiden koyunlarımız vardı. On günde bir kez onlara tuz verirdik. Eğer on gün geçer ve koyunlar hala tuzlanmaz ise, hayvancıklar otlamayı bırakır, çobanın arkasına takılır ve sürekli meleşirlerdi. Sonunda bu meleşme ve takipten bıkan çoban koyunları tuzlamak zorunda kalırdı.Nedense bu videoyu izleyince ilk aklıma gelen bu hatıram oldu.
---------------------------------------------------------

Rahman’ın has kulları o kimselerdir ki onlar yerde tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atarsa “Selâmetle!” derler.  (Furkân Suresi 63. ayet)

30 Ağustos 2011 Salı

ASIL TERÖR YOLLARDA...


Bayram tatili kıyıma dönüştü.. İlk dört günde 71 ölü 396 yaralı.. Asıl terör yollarda ama elinde silah olmadığı için fark edemiyoruz!

24 Ağustos 2011 Çarşamba

ÖLÜM VE ÖLÜMSÜZLÜK VE ŞİRK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER........

Nuray Mert Milliyetteki yazısında ‎"Nihayetinde hayatın en temel meselesi, Camus’nün hatırlattığı gibi, ‘ölüm’dür ve ölüm en büyük mutlak eşitlik uyarısı, hatırlatıcısıdır. İnsan gerçeğinden kaçışın en uç noktası ölümsüzlüğe yeltenmektir ve en büyük ‘şirk’tir." demiş. Biraz derinlemesine düşününce bazı itirazlarım oldu.
Şöyle ki:
Bence hayat ne oranda eşitlikse, ölüm de ancak o oranda eşitlik demektir. Ölüme ancak son nefesi verme anlamında 'bir eşitlik uyarısı' denebilir ama o son nefesi neden ve nasıl verdiğimiz noktasında da farklılıklar olduğu aşikardır. Peki son nefesi verdikten sonra acaba mutlak eşitlik var mı? Onu da bekleyip göreceğiz.
Ayrıca İslam terminolojisinde 'şirk' ölümsüzlüğe yeltenmek anlamı taşımaz.Aksi halde tedavi olmak da Allah’ın takdiridir. Tedavi olunuz, Zira Cenab-ı Hak hiçbir hastalık yaratmamıştır ki, devasını da yaratmış olmasın. Sadece biri, yani yaşlılık, müstesna hadis-i şerifinin bir anlamı olmazdı. Bence 'Şirk'in anlamı; Bir olan 'O Ölümsüz'ün rolünü çalmaya yeltenmektir.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

İŞTE! BENİM MİLLETİMİN TERBİYESİ VE NİMETE SAYGISI!

Karşılaşma boyunca İspanyol taraftarlar tarafından sürekli taciz edilerek yabancı cisimlere maruz kalan deneyimli kaleci, konsantrasyonunu hiç bozmadı ve kalesinde devleşerek 'gemisini kurtaran kaptan' oldu.


Mücadelenin son dakikalarında ise deneyimli kalecinin başına ilginç bir olay geldi. Athletic Bilbao taraftarları, Tolga'ya ekmek fırlattı. Ekmeği kalesinin önünde gördüğün de çok şaşırdığını söyleyen Tolga, "Bir baktım kalenin önünde ekmek var. Kalecilik hayatımda hiç böyle bir olayla karşılaşmamıştım. Şoke oldum. Somali'de insanlar ekmek bulamayıp açlıktan ölürken, Bilbao taraftarlarının bana ekmek atmasını hayretle karşıladım" dedi.

Ekmeği görür görmez yerden aldığını da belirten Tolga, "Ekmek nimet olduğundan hemen yerden aldım ve öpüp alnıma getirdikten sonra kale direğinin yanına koydum. Somali'de insanlar açlık çekiyor. Aklıma bir anda bu geldi. Çok üzülmüştüm" diye konuştu.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

%50 ANALİZLERİ ÜZERİNE...


Seçimler bitti, ama AKP nin %50'lik oy oranının pisiko-komik ve sosyo-komik analizleri henüz bitmedi. Hiç bir analizci diğer %50'lik kesime hitap edip AKP'nin karşısına ikinci büyük partiyle geçmenin yol ve yöntemleri üzerine psikolojik ve sosyolojik tahliller yapma ihtiyacı hissetmiyor. Hatta onlar hiç bir araştırma sonuçlarına dayanmayan analizlerle uğraşırken, AK parti diğer %50'ye neden ulaşamadığı üzerine kafa yoruyor. Ve AKP genel başkanı en az oy aldıkları Trakya bölgesinde Kırkpınar yağlı güreşleri finalini izleyerek, CHP'li belediye başkanının elinden altın kemer giyiyor.
Son okuduğum yazıdan sonra, ben de bu %50 analizcileri hakkında bir analiz mi yapsam acaba derken aklıma şu fıkra geldi.

Sherlock Holmes ile Dr. Watson kampa giderler. Güzel bir yemek yiyip bir şişe de şarabı devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Holmes uyanır ve arkadaşını dürtükler.
"Watson, yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle!"
Watson cevap verir:
"Milyonlarca yıldız görüyorum."
Holmes sorar:
"Bu sana neyi gösteriyor?"
Watson bir an düşünür ve yanıtlar:
" Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca gezegenin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3'ü geçtiğini anlıyorum. Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Meteorolojik açıdan da bugün havanın çok güzel olacağını tahmin ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor?"
Holmes arkadaşını sabırla dinlemiştir ama artık dayanamaz:
"Ulan hıyar, çadırımızı araklamışlar!"

3 Haziran 2011 Cuma

SALLA BAŞINI, AL MAAŞINI!

"Salla başını, al maaşını" deyişi milletimize tek parti döneminin hediyesiymiş... 20 mayıs 195o gününe ait milliyet gazetesinin başyazarı bakın ne diyor:



1 Haziran 2011 Çarşamba

YALANCI! YALANCI! SANA KİMSE İNANMAZ....

Hazreti Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin ruh ikizi ve yol arkadaşı Şems-i Tebrizi Mevlana ile olan dostluklarını çekemeyenler yüzünden Konyayı terkeder. Bunun üzerine Hz. Mevlana çok üzülür. Bir gün hazretin şehirde dalgın dalgın yürüdüğünü gören bir deli yanına yaklaşır.
"Şems-i Tebrizi yi gördüm" der ona... "Sana selam söyledi."
Hazret hemen sırtından cübbesini çıkarır ve deliye hediye eder. Ardından deli "kandırdım, kandırdım" diye hazretle eğlenmeye başlar.
Bu arada yanında bulunan talebesi sorar:
"Üstadım, o delinin yalan söylediğini bildiğiniz halde neden cüppenizi çıkarıp verdiniz?"
Mevlana cevap verir:
"Ben onun selamının yalanına cüppemi verdim. Gerçek olsaydı canımı verirdim."
....................................................................................................
Geçen aylarda bir tanıdığım İstanbul ile ilgili bir haberi paylaşmıştı. Kendisine İstanbulda yaşayan birisi olarak bunun doğru olmadığını ifade ettim. O dostum şunu söyledi. "Olsun yalan da olsa güzel..."
.....................................................................................................
Dün olup bitenler de bende aynı şeyleri çağrıştırdı. Başbakanı protesto eden bir emekli öğretmen kalp krizinden ölmüş. Bir kaç saat geçmedi ki hazırladıkları pankartlarla soluğu meydanlarda aldılar. "AKP mitinginde emekli öğretmen öldürüldü"
.....................................................................................................
Gazete okumalarımda öğrendim ki, 17 mayıs 1960 darbesinin gerekçelerinden bir tanesi de üniversite öğrencilerinin öldürülüp kıyma makinelerinde çekildiği haberleriymiş. Ama darbe sonrası topu topu beş kişiyi (ki onlarda farklı şekillerde ölen kişiler) birer şehit gibi törenle defnetmişler. Ama darbe öncesi öğrenci olaylarında parmağı olduğu düşünülen Sıddık Sami Onar kıyma olarak çekilen öğrenci cesetlerini bulamayınca bakın ne söylemiş: "Başka kayıplarımız da var. Ama belki onları hiç bulamıyacağız."



Velhasılı kelam, artık biz bu türlü dezenfarmasyonları yemiyoruz....