19 Kasım 2013 Salı

OKUL MU, DERSHANE Mİ?

Belki de gerçekler Sayın Bülent Arınç’ın dün  basın toplantısında söylediği gibidir. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi Milli Savunma Bakanlığının bütçesini ilk kez bu iktidar zamanında geçmiştir. Bilmem kaç bin derslik yapılmış ve bilmem kaç yüz bin öğretmen atanmıştır.

Ama şekilci bir milletin şekilci çocukları olarak neticeye götürenin şekil değil fonksiyonellik olduğunu kavrayacağımız ana kadar, dershanelerin okullardan neden daha fazla tercih edildiğini hiçbir zaman anlayamayacağız. Ben anladıklarımdan bir kısmını anlatayım dedim.

OKUL-1: Çeşit çeşit öğrenciyi bulabileceğiniz gibi, çeşit çeşit öğretmeni de bulabilirsiniz. Üst düzey motive olması gereken üst sınıflar ile kaygı derecesi çok düşük olan alt sınıflar ve ara sınıflar bir aradadır. Bu bağlamda insanlar arası etkileşim çok büyüktür. Farklı anlayışta öğretmen ve öğrencilerin bir arada olması öğrenme sürecini olumsuz yönde etkiler.
DERSHANE-1: Belli bir hedefe kilitlenmiş, belli eksiklikleri tamamlayacağına inanan öğrenciler bir araya gelmiştir. Bu yüzden grup yönelimi çeşitli değildir. Dershane tarafından seçilen öğretmenlerde kurumun vizyonuna göre seçilir. Bu yüzden öğretmenler de belli hedeflere daha etkili yönelebilir. İşbirliği liselere göre daha üst düzeydir.

OKUL-2: Süreç zamana yayıldığı için öğrenci zamanın kıymetini pek bilmez. Zaten okul kadrosu da bu konuda bir motivasyon sağlamaz. Öğretmenler derslere gitme konusunda çokta istekli değildir. Hatta belli sebeplerden dolayı uzun süreli rapor aldıkları olur. Ve bu dersler genellikle boş geçer. Doldurulması için de pek bir adım atılmaz.
DERSHANE-2: Süre sınırlıdır. Dershane kadrosunun motivasyonu daha üst seviyededir. Bu öğrencilere de yansır. Ders kaçırmanın ve eksikliğinin nelere mal olacağı hem öğretmen hem de öğrenci tarafından çok iyi bilinmektedir. Öğretmenler kolay kolay rapor almazlar. Alsalar bile, boşalttıkları dersler başka öğretmenler tarafından mutlaka doldurulur.

OKUL-3: Öğretmen yıllık planına yaydığı konuları vermekle yetinir. Kimin anladığı yâda anlamadı pek de umurunda olmaz. Hatta kimin dinlemediğine de pek takılmaz. Sınav zamanı geldiğinde sınavını yapar. Notunu verir. Not zayıf olmuş yâda olmamış buna pek bakmaz öğretmen... Baktığında da öğrenciye “tembel” der geçer gider.
DERSHANE-3: Onlarda plan yapar. Ama bağlayıcı değildir. Amaç öğrencilerin öğrenmesini sağlamaktır. Bu yüzden konu verildikten sonra testlerle sık sık ölçme ve değerlendirme yapılır. Konunun anlaşılmadığı tespit edilirse, tekrar yapılır. Hatta anlamayan öğrencilerle birebir etütler yapılır. Esas olan not değil, öğrenmenin sağlanmasıdır. Not kaygısının olmaması öğrencileri okula göre daha fazla rahatlatır.

OKUL-4: Veli-okul diyalogu çok sınırlıdır. Dönemde bir yapılan veli toplantılarına da velilerin çoğu katılmaz. Ne öğretmen öğrencinin ailesinden ve yaşam şartlarından, ne de veli okulun şartlarından ve donanımından haberdardır.
DERSHANE-4: Öğretmen veli diyaloğu üst düzeydir. Sık sık veliler bilgilendirilir. Dershaneye çağrılırlar. Hatta bazı dershane öğretmenleri öğrencinin ailesini daha yakında tanımak için ev ziyaretleri bile yaparlar. Karşılıklı iletişim ve tanışma hedefe yol almayı daha da kolaylaştırır.

OKUL-5: Kılık kıyafetten tut, saç ve tokaya kadar her şeye karışılır. Zararlı alışkanlıklarla mücadelede ihtar ve cezalar verilir.
DERSHANE-5: Daha özgür ve daha serbest bir ortam vardır. Zararlı alışkanlıklarla mücadelede bilgilendirme ve rehberlik ön plandadır.

Birer cümleyle;
OKUL: Devletin soğuk ve resmi yüzü yansıdığı için pek sevilmez. 
DERSHANE: Daha insancıl daha samimi ilişkiler hâkim olduğu için çok tercih edilir. 
Ne zaman dershanelerin yukarıda saydığım üstünlükleri okullara taşınırsa, dershane sektörü kendiliğinden ortadan kalkacaktır.