18 Şubat 2014 Salı

SİNEĞİN KANADINA TAKILIP KALANLAR

Allah gerçeği açıklamak için bir sivrisineği, hatta onun ötesinde olan bir şeyi misal getirmekten çekinmez. Allah bu misal ile birçoklarını şaşırtır, yine onunla birçoklarını yola getirir; ancak bununla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz. (Bakara/26)  


Dünyanın 180 ülkesine gidilmiş ve oralarda Türkiye tanıtılmış.. Tanıyanlar Türkiye'yi bir de kendi gözleriyle görmek istemişler ve akın akın gelmişler. İstanbul'u görmüşler. Sultan-Ahmet camisini gezmişler. Orada ezanı dinlemişler, mest olmuşlar. Anadolu insanının ilgi alakasına, gönül diline hayran olmuşlar.

Ardından "bu güzelliklerin kaynağı nedir?" diye düşünmeye başlamışlar. "Olsa olsa bu onların dinleridir" demişler. İslam'ı araştırmaya başlamışlar. Kimi, hakikate gezisi esnasında uyanmış. Kimisi geri dönerken  "ülkemin toprağına kafir olarak ayak basmayacağım" diye uçakta şehadet getirmiş. Kimisi ülkesine döndükten sonra hakikate uyanmış. Hidayet Allah'ın elinde değil mi?  "Gerçek şu ki, sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. O hidayete erecek olanları daha iyi bilir." diye buyurmadı mı Yüce Kitabında?

Ama çok acıdır ki, bu kadar güzel şeyler varken, bir insanın hidayete ermesi üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlı iken, bu işin mimarı, beyin yapıcısı o gözü yaşlı insan bütün bu yapılanlardan hissedar iken...

Ellerinde bir kanıt, bir belge olmadığı halde, etmedikleri iftirayı, yapmadıkları hakareti bırakmamışlar!

Oysa onlar işitmemişler miydi, Kuran-ı Kerim'de Allah'ın çağları aşan şu uyarısını?

"O sırada siz o iftirayı dilden dile birbirinize aktarıyor, işin aslına dair hiç bilginiz olmayan sözleri ağızlarınızda geveleyip duruyordunuz ve bunu basit, önemsiz bir şey sanıyordunuz. Halbuki o, Allah'ın nazarında pek büyük bir vebaldi!" NUR/15 


"Peki Allah'ın dünyası geniş değil miydi? Siz de orada hicret etseydiniz ya?" (Nisa/97) ayetini hayatında bir kez bile okumamış insanlar, onun neden hala hüzünlü gurbeti tercih ettiğini bilemez ki?

Yüz bini aşkın Sahabeden, yalnız on bininin kabrinin Mekke ve Medine'de olduğunu bilmiyorsa, Allah'ın adını duyurmak için hicret etmenin ehemmiyetini kavrayamaz ki!

Her şeyi bir tarafa bırakalım!
Edirne Üç Şerefeli Cami'de cami penceresinde geçen yılları görmek istemez..
Kestane pazarında tahta kulübede onlarca yıl edilen hizmetlerde nazar etmez de...
Bir vakıf binasında bulunan bir odacıkta, kirası bile verilerek yaşanan bir inziva hayatına takılır kalır...
Nasıl mı?
Tıpkı bir sineğin kanadına takılıp kalırcasına....