21 Nisan 2012 Cumartesi

ONURUYLA MINCIKLAMAK

Hikmet Çetinkaya ile ilk olarak 1995’li yıllarda “Yamanlar Kolejinin kütüphanesine okul idaresinin geceleri minare dikip içinde öğrencilere namaz kıldırdığını yazdığı” bir yazısıyla tanıştım. 1997 yılında yurt dışına çıktıktan sonra da başka haber sitelerinden onun yazılarını takip etmeye devam ettim. O yıllarda iflah olmaz bir hizmet düşmanıydı. Öyle ki yurt dışında öğretmenlik yapan Türklerin yeşil pasaporta sahip ABD vatandaşları olduğunu iddia ettiği o yıllarda bile, o öğretmenlerden birisi olarak, yazdıklarına bazen güldüm, bazen kızdım.

Ama yazdıklarının benim açımdan bir anlamı vardı. Çünkü bana, bizim dışımızdaki bir insanın gözünde nasıl göründüğümüz hakkında bir fikir veriyordu. Yazdıklarını inceliyor, “bu algı yanılması şu şekilde ve ya bu şekilde giderilebilir” diye fikirler üretiyordum.

Onun hizmetin hareket alanında tenkit etmediği bir faaliyet kalmadı, sanırım. Sürekli mıncıkladı ve mıncıklıyor. Ve nedense hala yanmadı. Sadece yazdığı bir kaç yazıdan dolayı tazminat ödemek zorunda kaldı, o kadar.

 Sanırım o temiz kalabildi, kimsenin tetikçiliğini yapmadı ve derin projelerin adamı da olmadı.

Ama son zamanlarda ilginç şeyler oluyor. Kirlerinden dolayı yanmakta olanlar ya da yanacağını düşünenler, "dokunan yanıyor" korunma kalkanına sığınarak kendi kir ve paslarını teşhir eden bu cesur kitleyi etkisiz kılmayı hedefliyorlar.
----------------------------------
....Onlar aynı zamanda içinde yaşadıkları topluma karşı tam bir sorumluluk örneğidirler. Bu sorumluluğu gerçekleştirmek için Allah'ın kendilerine bahşettiği her şeyi, hem de gözlerini kırpmadan feda ederler.. hiçbir şeyden korkup çekinmedikleri gibi, O'ndan gayrı hiçbir şeye de gönül kaptırmazlar.. 
M. Fethullah Gülen (Yaşatma İdeali)
-------------------------------------

8 Nisan 2012 Pazar

ELEŞTİR-EL



"Bu ülkede eleştirel düşünce yok" diyordu, bir gazeteci beyefendi ekranda... Bilmiyor muydu acaba, bu ülkenin kahvehanelerinde devlet kurulup, devlet yıkılır; başbakan ve bakanlara, hatta futbol takımı hocalarına taktikler verilir. Çocuk anne ve babasını, anne babalar çocuklarını, eşler birbirini sürekli eleştirir. Sokakta yürüyenler bile yollara döşenen parke taşlar hakkında keser, biçer. Bu ülke, her zaman, her yerde, her konuda eleştireldir. Sadece ama sadece bir şeyi eleştirmekten kaçar: O şey de kendisidir.

Ha, bu arada dilimizde kendini eleştirmek anlamına gelen "özeleştiri" kelimesi de mevcuttur. Ama ancak bu cümlede ifade edildiği gibi kullanılır: 
"İnsan bir özeleştiri yapar, be kardeşim!"

Eh! Eleştiriyi kendi mecrasına sokmaya çalışırken bile başkasını eleştirmeyi bir yöntem olarak kullanırsan, şikayet ettiğin şeyi  ancak yüceltirsin. 

Kızıldereli'ler bile bu işi daha iyi yapmışlar. Ne dediklerine bir bakalım!
" Komşun hakkında hüküm vermeden önce, iki ay onun mokasenleriyle yürü!
Bu da benim kullandığım yönteme bir özeleştiri olsun.